Gani oğlancığım gani
Üzengiden akmış kanı
Doğru söyle körolası
Düşman heyleyledi seni
Elimde yok kolumda yok
Yapışacak dalım da yok
Taşoluğa giden geldi
Dığrak atlı delim de yok
Mavi şalvar ışıl ışıl
Kaçma kıçına dolaşır
Çeke tut atın başını
Emmilerin tez ulaşır
Tahta üstünde yatarken
Çuha yorganı örterken
N’ola o zaman öleydi
Al atı ceren tutarken
Körezden aldığı doru
Ne hodul yürürdü kırı
Ben eşimi bilmez miyim
Salta mavi yağlık sarı
Kadanı alayım Anşa
Halil bizi aradı mı
Gömleğini yuyan gelin
Kakülünü taradı mı
Kadanı alayım bacı
Bir incecik derde düştüm
Şuna öteye vardım idi
Yağızı görünce şaştım
Yağızını köylü almış
Kaması yüzünü çalmış
Kes umudu kızcağızım
Halil sana cevap vermiş
Çık Meryemçilin başına
Har eyle Halil har eyle
Kırmız’ kilim ala beşik
Neneyle Dudum neneyle
Hüseyin deveni güder
Mıstık camızına gider
Tamam öksüzün kanını
Emmisi alacağım der
Evimizin önü bayır
Tüfek öter gayır gayır
Ağaların teklif etmiş
Halil sen oraya buyur
İlimize çengi geldi
Delim kurar pazarını
Amanın görmesin gözüm
Örtün delik mezarını
Dünükten Söğüt obası
Koygun davulunun sesi
Gitti de geri gelmedi
Ak Yusufumun babası
Yandım göğünü göğünü
Geldim döğünü döğünü
Yusufu yanıma aldım
Kurdun mu sünnet düğünü
Kadan alam Şerfe Hatun
Ben de seni gözlüyordum
Sen gelmeden efe geldi
Pürçüğünü düzlüyordum
Halil tatlı Yusuf tatlı
Şuncağızım şahbaz atlı
Eşim Taşoluktan gelir
Terkiciği doru atlı
Kamasını çekememiş
Tüfeğini sıkamamış
Kötü imiş İmat Hasan
Geri dönüp bakamamış
Kadan alam Şerfe Hatun
Bunu bana eş ederim
Bunun için duruyordum
Kor da Avşara giderim
Yaşar Kemal – Osmaniye